Please Enable JavaScript in your Browser to Visit this Site.

top of page

Bütünlüğü Nasıl Bilebiliriz?- Kısım II

Güncelleme tarihi: 21 Mar


Bütünlüğü Nasıl Bilebiliriz?- Kısım II

Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri


Psikeyi bizim yarattığımız ya da onun bizim icadımız olduğu düşüncesi aptalcadır. Bu, çağımızın hastalığıdır; bilincimiz geçmişinden öylesine kopmuştur ki, içimizde olan her şeyin psikemiz tarafından yapıldığını, bizim onu ürettiğimizi varsaymaktadır.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 175


Bizde, bildiğiniz gibi, yalnızca deliler sesler duyar; ancak eğer bir kişi yeterince dikkatli ve eleştirel bir gözlemci olursa, gerçekten kendisine ait olan düşünceler ile dışarıdan gelen düşünceler arasındaki farkı ayırt edebilir.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 175


Dolayısıyla, belirli bir ölçüde, bir kadının hem bir erkek hem de bir kadın tarafından analiz edilmesi gerektiğini görebilirsiniz ki, bu analiz tamamlanabilsin.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 177


Düşünce alanında, özel bir tutkuyla onu gerçeğe dönüştürmek istemedikçe, hiçbir sonuç yoktur. Çok az insan böyle bir tutkuyla hareket eder; bunun yerine zihni güvenli bir sığınak ya da bir emniyet supabı olarak kullanırlar.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 178


Devleti baba ve anne yapıyoruz. Devletin devasa bir memesine herkes yapışıyor ve kimse fark etmiyor ki, devlet aslında bir efsanedir ve bağımsız bir varlık olarak gerçekten mevcut değildir; yalnızca bir soyutlamadır.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 179


Hükümetler var değildir; onlar bizim icadımızdır ve biz, şimdi tutunabileceğimiz bir baba ya da anne icat ettiğimizi düşünüyoruz.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 179


Nietzsche, Hristiyan psikolojisindeki tuhaf bölünmenin—iyi ile kötü, yukarı ile aşağı, sağ ile sol, Tanrı ile Şeytan, cennet ile cehennem arasındaki ayrımın—aslında Yahudilik üzerindeki Pers etkisinden kaynaklandığını anlamıştı.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 183


Aynı yalnızlık fenomeni Goethe’de de bulunur; o, dünyevi yaşamına rağmen garip bir şekilde yalnız bir figürdü. Yüz ifadesi bunu gösterirdi.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 183


Goethe olağanüstü yalnız bir adamdı, çünkü o üstün bir insandı; üstün olmak, çevresindeki dağlardan daha yüksek olan bir dağ gibi olmak demektir, yani izole olmak demektir.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 183


Ancak dolu dolu bir hayat, risk ve tehlike içerir; ateşe yakın olan yanabilir, suya yakın olan boğulabilir.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 191


Çin zihni, birçok yönden Batı’nın bilinçdışını temsil eder. Batılı karakteristiklerin Çin bilinçdışının bileşiminde keşfedilip keşfedilemeyeceğini sık sık merak ederim. Bundan emin değilim, ancak bilinçdışımızın birçok Çin tarzı, adabı ve benzetmesi içerdiği kesindir.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 195


Oxyrhynchus Papirüsü şöyle der: “Kendini bil,” kendini tanımayı öğren, ya da en azından dene; kendini bilmek için çaba göster, çünkü sen bir şehirsin, yani kendinsin, içindeki Ben’sin.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 195


Bu, yerleşendir ve bu, yerleşenin evidir. Gnostiklerin dediği gibi: “O, evdir ve evde yaşayan kişidir.” Bu fikirler neredeyse on yedinci yüzyıldan beri bilinmektedir.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 200


Doğunun bu şeylerini taklit etmekteki zavallı girişimlerimizde, teozofide de aynı şeyi yapıyoruz. Hatta en modern Yoga uygulamalarından biri olan Rama Krishna hareketinde bile, on bin yıl önce kullanılan aynı form tam olarak takip edilmektedir.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 201


Atasal ruhlar psikolojik olarak nedir? Onlar, bizim oluştuğumuz ruhlardır… Soy ağacınızdan, genellikle yüzyıllar öncesine kadar uzanan bazı unsurlar kalabilir.


~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 202


Nasıl misyonerlik yapabiliriz? Bu son derece gülünç bir şey. Hatta gülünç olmanın ötesinde bir utançtır, çünkü biz aslında Hristiyan değiliz. Kendini Hristiyan olarak adlandıran Avrupa'ya bir bakın!

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 204


Ayrıca, erken dönem Kilise'nin belirli bir mezhebine göre, Sofia, Mesih’in annesiydi. Meryem, Sofia’ydı. Bu, Meryem'in İsa’nın annesi olduğu, fakat Sofia’nın Mesih’in annesi olduğu anlamına gelir. Ve Sofia bilgeliği temsil eder.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 206


Bilinçdışımızın yönetimi altına tamamen giremeyiz, ancak bilincin de etkili olduğuna inanmalıyız; çünkü o zaman yaşamın akışı hakkında bir şeyler yapabiliriz, her ne kadar onu tamamen kontrol edemesek de.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 207


Dionysos kültü, İsa'nın kültünden yaklaşık sekiz yüz yıl daha eskidir ve Doğu'dan gelen, Asya Minör üzerinden Yunanistan'a yayılan orgiastik bir dindir.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 208


Apolloncu ve Dionysosçu dinler arasındaki ilkeler arasında bir mücadele yaşandı ve oldukça uzun bir mücadelenin ardından Dionysos, eskiden yalnızca Apollon’un kutsal alanı olan Delphi Kehaneti'nin eş koruyucusu oldu.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 208


Hristiyanlık, üçüncü yüzyılda Konstantin döneminde Roma İmparatorluğu'nda yayılmaya başladığında, gerçekten evrensel bir Roma Kilisesi haline geldi. O dönemde, diğer yaygın dinlerden oldukça fazla öğe aldı. En çok Mithra ve Attis kültlerinden, ama aynı zamanda çok sayıda Dionysosçu inisiyasyonlardan ve mistik kültlerden etkilendi.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 209


Balık sembolleri ve bu sembolle ilgili tartışmalar hakkında mükemmel bir koleksiyon, Eisler’in Orpheus the Fisher adlı eserinde bulunabilir.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 210


Bu, kültürel öğelerin asimile edildiği bir çağdı. Örneğin, Ayin'in kökeni, oldukça açık bir şekilde Mithra kültüne işaret etmektedir. Yapılan kazılar bunu kesin olarak ortaya koymuştur. Bilirsiniz, Ayin (Messe) İncil yazarlarına tamamen yabancıydı.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 210


Putperest etkiler, dini kıyafetler, cüppeler—bunların hepsi Roma pagan rahipliğinin süsleridir. Öyle ki, o dönemin eğitimli insanları bile İsa’yı Dionysos’un bir tür varyantı olarak görüyordu.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 210


Hristiyanlık, saat yönünde ilerleyen bir dindir, yani bilince doğru gelişir.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 211


Katolik Kilisesi’nin dramatik sembolizmini incelediğimizde, onun bilinçdışımızın temel sürecini ifade ettiğini görebiliriz. Bilinci bir kalıba sokabildiğimiz sürece, bu hakikattir.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 211


Katolik dogmasını tamamen psikolojik bir dile çevirebiliriz ve bu harika bir şekilde uyuşur. Bu yüzden eski kilise babaları bu sembolleri inşa etme konusunda son derece meşguldüler, çünkü onların etkileyiciliğini büyük ölçüde hissediyorlardı.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 211


Katolik bakış açısının zayıflığı, başka bir şeyin de doğru olabileceğini asla kabul edememesidir. Şunu unutmayın, Buda da doğrudur. Budizm, zihnin temel bir gerçeğini ifade eder, aksi halde çalışmazdı.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 211


Ancak eğer her şeyi—bakire doğumu, Teslis’i ve diğer her şeyi—kabul etmezseniz, o zaman bilinçdışınızı ifade etmez. Eğer Hristiyanlığı aşarsanız, o zaman onun başlangıçta özümsediği alana, yani Dionysosçu, Mithrasçı ve Attisçi sembolizme girersiniz.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 211


Rüya sahibi Roma’ya, Aziz Petrus’un ünlü mezarının bulunduğu Saint Peter’s Bazilikası’na hiç gitti mi bilmiyorum. Burada dört asma sarılı sütun vardır. Bu, aslında, Dionysos Tapınağı'nın tipik sunağıdır ve kilise bunu kendi içine almıştır. Yani, Dionysos içeride gizlenmiştir.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 212


Bu iki din muazzam bir zıtlık oluşturur. Hristiyan bilinçlenmeye yönelir; Dionysosçu yol ise bilinçdışına doğru ilerler, saat yönünün tersine gider ve takipçilerini hayvani insana ya da yarı-hayvani insana yeniden bağlanmaya götürür.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 212


Hayat bir savaştır; hayat zıtlıklarla ve çatışmalarla doludur. Günlük yaşamda bir Dionysos inananı olamazsınız; bu tamamen imkansızdır. Bu, ancak kutsal alan içinde mümkün olabilir.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 215


Şeytan, “Tanrı’nın Maymunu” olarak adlandırılır, yani Tanrı’nın iyi ve mükemmel şekilde yarattıklarını çarpıtan ve alaya alan varlıktır. Şeytanın her zaman Tanrı’nın niyetlerini çarpıttığı söylenir. Ve bilirsiniz ki, şeytan sıklıkla bir satir olarak—keçi bacakları ve boynuzları olan bir figür—resmedilmiştir. Aslında o, Dionysos’un eski bir rahibidir.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 216


Arkaik insan, Zerdüşt deneyiminin bir dini deneyim olduğunu ve tanrının gerçekten ona girmeye çalıştığını biliyordu. Ancak Nietzsche’nin yüceltilmiş bilinci, Zerdüşt figürüyle özdeşleşerek tanrıyı içeri almaması ve onun başını ısırarak koparması gerektiğini ona söyledi. Bu, elbette, ölümcül bir hataydı.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 218


Bilinçdışı çok farklı bir şeydir; ruhun yaşamıdır, ancak aynı zamanda dünyanın yaptığına çok benzer bir şey yapmaktadır. Çünkü bilinçdışı da imgelerin etrafında dolanarak bir hareket yaratır, imgelerin sürekli değişimiyle ilerler.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 219


Bu mandala motifi ne bir icattır ne de bir gelenek; ancak belirli uygarlıklarda nesilden nesile aktarılmıştır.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 224


Yılanlar, görece olarak düşük seviyeli hayvanlardır. Genellikle psikolojimizin alt katmanlarını temsil ederler; muhtemelen omuriliğe kadar uzanan bir derinliğe sahiptirler. Yılanlar, büyük ölçüde omurilik hayvanlarıdır; beyinleri çok azdır. Dolayısıyla, rüyalarda yılanlar belirdiğinde, bu derin köklü bir içgüdüye işaret etmelidir.

~Carl Jung, Dream Symbols of the Individuation Process, Sayfa 226


"Köpek aslında bir iş üretmez, ancak özellikle gelişmiş duyuları gibi birçok başka amaç için kullanılır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 227


"Eğer kişi 'Ben tam anlamıyla çürümüşüm; tamamen yozlaşmışım,' diyebilseydi, bir şey kazanmış olurdu. İşte Katolik Kilisesi'nin uzun zamandır bildiği günah itirafının büyük değeri budur. Kendi hatalarınızı ayırt edebilmeli ve onları itiraf edebilmelisiniz ki insanlığınızı koruyabilesiniz."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 228


"İlkel insanlara bakın—hastalarını nasıl iyileştirdiklerine. İlkel şifacılar, bize yalnızca cehaletin bir oyunu gibi görünen, gizemli ritüellerini ve büyüsel törenlerini gerçekleştirirler. Ancak bu uygulamalar, bilinç ötesinde çok anlamlı ve derin bir psikolojik faaliyetten doğmaktadır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 232


"Şimdi, bu kısmi ya da parçalı ruhlar, bu insan kişiliğinin parçaları aynı zamanda işlevlerdir. Dolayısıyla, yalnızca tek bir işleve kendini adayan herhangi bir kişi kaçınılmaz olarak parçalı bir kişiliğe sahiptir, yalnızca kendisinin bir parçasıdır ve diğer tüm parçalar eksiktir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 236


"Erken dönem Hristiyanlıktaki bazı heretikler, diriliş gününde ruhun yüceltilmiş bedeniyle birlikte küresel olacağını varsaydılar. Platon’un Şölen (Symposium) adlı eserine göre, ilk insan yuvarlak, yani küre şeklindeydi ve bu da onun mükemmelliğini ifade ediyordu."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 237


"Görüyorsunuz, bir erkeğin dişil yanı oldukça rahatsız edici olabilir. Eğer onun kontrolüne girerse, onu huysuz ve dengesiz yapar. Biz bu durumu 'animosite' olarak adlandırırız."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 240


"Tam anlamıyla %100 erkek değiliz. Eğer erkeksek, kadınlarla o kadar çok ortak yanımız var ki, embriyonik gelişimimizin belirli bir aşamasında dış görünüş açısından kadın olmaya dönüşebilirdik."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 240


"Kurtuluş (Erlösung anlamında), tam anlamıyla teslimiyet içinde olmayı, kendini olduğu gibi kabul etmeyi ve bilinçli bir şekilde mevcut gerçeklere boyun eğmeyi içerir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 242


"Anlamadığımız şeyleri küçümseriz ve onları aptalca buluruz; bu, kendi aptallığımızı yansıtmamızdır ve elbette, bir problemi doğrudan ele almak yerine bunu yapmak daha kolaydır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 243


"Ancak doğa basit değildir. Doğa, insan için her zaman en büyük sorun olmuştur ve biz hiçbir zaman onun hakkında tam bir gerçeğe ulaşamayacağız. Yine de onunla başa çıkmak zorundayız."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 243


"Zihin, bedene o kadar bağlıdır ki, onun da tıpkı beden gibi kendini düzenleyen bir sistem olduğunu ve büyük ihtimalle bedenin yasalarına tam anlamıyla uyduğunu varsaymalıyız."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 245


"Dolayısıyla, rüyalarla ilgilenen bir analistin belirli bir eğitim alması gerekir; tarihsel sembolizm hakkında sağlam bir bilgiye sahip olmalıdır, aksi takdirde büyük rüyaların ne olduğunu ya da arketipsel malzemenin nereden parladığını anlayamaz."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 246


"Nesnel psikoloji, insanların bilinçli zihinlerinde kendileri hakkında bildikleri şey değildir. Bir adamın 'Kalbimin burada olduğunu biliyorum' demesi, onun anatomi hakkında herhangi bir bilgiye sahip olduğu anlamına gelmez."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 247


"Duygunun (feeling) duygular (emotions) ile aynı şey olduğunu düşünmek büyük bir hatadır. Duygular, kişinin kontrolüne sahip olduğu durumlar değil, aksine kişinin kontrolünde olduğu durumlar olarak ortaya çıkar. Eğer duygunun kontrolü sizdeyse, ona gerçekten sahipsinizdir. Ancak eğer o sizi kontrol ediyorsa, bu bir duygudur. Bu farkı iyi kavrayın."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 267


"Bu değişim [bireyleşme] genellikle otuz beş, otuz altı ya da otuz yedi yaşlarında başlar, bazen daha geç. Elbette istisnalar vardır, ancak benim gördüğüm kadarıyla bu istisnalar genellikle kısa bir yaşam sürecek olan gençlerdir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 267


"En harika bireyleşme rüyalarına sahip olan pek çok deli vardır, ancak bundan hiçbir şey çıkmaz çünkü içeride 'kimse' yoktur."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 267


"Genç azizler ve mistikler istisna değildir. Onlar da insanlığa aittirler ve genel kurallara uyarlar; çünkü kutsallık, doğanın herhangi bir başka armağanı gibi, bireyleşme süreciyle ilgili bir mesele değildir…"

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 267


"Görüyorsunuz, yalnızca Hristiyan çağı boyunca değil, aynı zamanda çok daha eski dönemlerden gelen doğuştan gelen bir damga taşıyoruz: Tanrılar ya da en yüce tanrılar genellikle üçlü olarak görünürler."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 270


"Bu durum yalnızca atalarımız için geçerli değil; aynı durum Mısır'da ve ilkel toplumlarda da görülür. Doğu'da ise Trimurti (üçlü tanrı anlayışı) mevcuttur. Ancak dört sayısı sadece modern bir icat değildir; Orta Çağ sembolizminde çok önemli bir yere sahiptir ve Hristiyan ayinlerine oldukça erken bir dönemde sızmıştır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 271


"Orta Çağ el yazmalarında, genellikle erken dönemlerde—yani yedinci veya sekizinci yüzyılda, hatta on ikinci yüzyıldan bildiğim bir örnek bile var—İncil yazarları, hayvan başları olan insan figürleri olarak resmedilmiştir. Tıpkı Horus’un dört oğlu gibi."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 271


"Lamaism'de de tam olarak aynı gelişimi görüyoruz. Burada dört yön artık sadece mekânsal yönleri, ufuk çizgisinin ana noktalarını ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda psikolojik işlevlerin sembolüne de dönüşmüştür."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 271


"‘Evet, haç işaretini yapabilirsiniz, bu apotropeik (kötülüklerden koruyan) hareketi kullanabilirsiniz, ancak lütfen bunu dört yönlü yapın,’ sanki böyle yapmak daha etkili olacakmış gibi. Her durumda, bilinçdışı, üçlü kavrama karşı dört kavramını sızdırmayı başarıyor."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 271


"Şimdi bakın, ağaç, her zaman içsel büyüme sürecini simgeleyen arkaik bir semboldür. Bu yüzden Yoga’da ‘Yoga Ağacı’ olarak kullanılmıştır. Cennet Bahçesi’nde de ilk ebeveynlere tuzak kurmak için kullanılmıştır. Orta Çağ Hermetik felsefesinde ise ‘Arbor Philosophica’ (Felsefi Ağaç) adıyla iyi bilinen bir semboldür."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 272


"Ve işte yılan, omuriliğin temsilcisi olarak, beynimizin, bilincimizin içgüdüsel temelinden ne kadar kopmuş olduğunu ifade etmek için en uygun semboldür."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 273


"Cabiri'lerin, bilinçdışının parçalı kişileştirmeleri olduklarını görüyorsunuz. Onlar, ‘yuvarlak şey’ ya da ‘altın’ ya da ‘Altın Post’ olarak adlandırılan değerli sembolü ortaya çıkaranlardır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 274


"Burada, simyasal düşüncede ‘yeşilliğin’ (greenness), yani metalin deri hastalığı ya da paslanması ile eş tutulduğuna dair kesin bir kanıtımız var. Ve bu oksitlenme, felsefi altının türetildiği maddedir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 274


"O eski filozofların çoğu, animus ile yüzleşmeden gerçek bir felsefenin mümkün olmadığını fark etmişti. Bu yüzden birçok filozofun ‘soror mystica’ (mistik kız kardeş), yani 'Tanrı’da bir dost' dediği kadın arkadaşları vardı."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 275


"Kadınlar, erken dönem simya metinlerinde büyük bir rol oynadılar. Bunlardan biri, en eski isimlerden biri olan Yahudi Meryem ya da Mısırlı Meryem’di. Paphnutia adlı bir figür de vardı. Zosimos ise eserlerini bu kadın dostu, ‘soror mystica’sı Theosebeia’ya ithaf etmişti."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 275


"Dünya ve içindeki insanlar yaratıldıktan sonra, Hermes Trismegistos harika bir kap—krater—yarattı ve onu nous ile, yani akılla doldurdu. Nous kelimesi, ruh anlamına gelen pneuma kelimesiyle eşdeğerdir. Yani o, kabı ruhla doldurdu."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 276


"Bu, erken dönem Hristiyanlarının piscina (vaftiz havuzu) içine girip yeniden doğmaları, ‘pneumatikoi’ (ruhsal varlıklar) olmaları, yani yeni, değişmiş, ölümsüz varlıklara dönüşmeleri gibidir. Bu, maddenin soylu bir maddeye dönüşümünü temsil eder."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 276


"İşte büyük zorluk burada başlar: Sıradan bir zihin yalnızca tek bir şeyi düşünebilir ve aynı anda diğerini düşünemez. Bir şeyin hem var hem de yok olduğunu düşünemez, çünkü bu imkânsızdır. Ancak üstün bir zihin, paradoksları düşünebildiği için üstündür."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 281


"Siz de bilirsiniz ki, entegrasyon, bireyleşme ya da insan kişiliğinin merkezileşmesi şematik bir şekilde gerçekleşmez. Aksine, oldukça karmaşık ve kişiye özgü bir süreçtir. Öyle ki, bu süreç için bir kural ya da belirli bir yol çizmek son derece zordur."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 288


"Belki de fal bakmak için çingenelerin kullandığı Tarot kartlarını biliyorsunuzdur. Bu kartlar, kadim gizem imgelerinin soyundan gelir. Tarot’un yirmi bir resimli kartı, böyle bir imge dizisinin nasıl işlediğine dair bir fikir verebilir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 288


"Genellikle bireyleşme süreci çok belirleyici bir deneyimle başlar: En çok geliştirilmiş işlevinizle düşersiniz; başa çıkamayacağınız bir durumla karşılaşırsınız. Bir sezgisel kişi, gerçeği hep göz ardı ettiğini keşfeder; ya üstüne basar ya da ona takılıp düşer."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 289


"Gnostikler, Hristiyan Ofitler, İsa'yı Cennet'teki yılan olarak gördüler. O, ruhsal dünyanın Babası tarafından Cennet’teki ilk bilinçsiz insan çiftine bilinç kazandırmak için gönderilen kişiydi."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 290


"Onların (Hristiyan Ofitler’in) öğretisine göre, görünen fiziksel dünyanın yaratıcısı olan Demiurgos (Yehova), eksik ve son derece kusurlu bir dünya yaratmış olan aşağı düzeyde bir daimondu. Yedinci gün, yüksek bir yere oturdu ve yaratılışına kibirle bakarak her şeyi ‘çok iyi’ buldu."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 291


"Onların (Hristiyan Ofitler’in) İsa’sı, yılan formunda bir görüntüydü ve onlar, masada yılan ile bir tür komünyon (ayin) gerçekleştiriyorlardı. Kendilerine ait özel bir İncil’leri vardı, sözde ‘Mısırlılar İncili’ olarak bilinen bir metin. Bu metinde, İsa ile Salome arasında geçen ünlü bir diyalog bulunuyordu."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 291


"Literatürde bu dört unsurun (psikolojik işlevler olarak) anlaşılıp anlaşılmadığını araştırmaya başladım ve böyle bir metin buldum: Bardo Thödol, yani Tibet Ölüler Kitabı."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 291


"Arketipsel kalıplardan asla kaçamayız; bunlar zihnimizin yapısal öğeleridir. Eğer psikolojiyi, zihinsel yapıya uymayan terimlerle açıklamaya çalışırsak, insan zihnini açıklamış olmayız."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 293


"Rüyalar size ne yapmanız gerektiğini söylemez, size öğüt vermez. Rüya, size ne yapmanız gerektiğini söyleyen iyi niyetli bir öğretmen, bir baba ya da benzeri bir şey değildir. Rüya bir semptomdur, bir tezahürdür, doğal bir olaydır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 293


"Psikoloji ve psikolojik süreç, doğanın bir parçasıdır. Bir bitki, bir ağaç ya da bir hayvan gibidir ve eğer onun doğasını anlamak istiyorsanız, incelemeli ve kendi sonuçlarınızı çıkarmalısınız. Burada bir ‘olması gereken’ (ought to) yoktur."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 294


"Dünyada şansı yaver giden, başarılı olan herkes, her zaman en büyük tehlike ile karşı karşıyadır: iki boyutlu bir kişiliğe dönüşmek, yani kendi gölgesini kaybetmek."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 297


"Pek çok insan sürekli olarak gölgelerini silmeye çalışır, böylece geride hiçbir şey kalmadan yalnızca bir yüzey, bir cephe olurlar. Elbette gölge, tamamen yok olacak kadar kaybolamaz; başkaları onu daima görebilir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 297


"Rüya gören kişinin şu anda o karanlık anima ile yüzleşmesi ve bunu kabullenerek orada kalabilmesi, ondan kaçmaması büyük bir ilerlemedir. Çünkü bu, onun kendisi hakkında daha fazla şey anlamasına yardımcı olacaktır; yani şimdi, bu karanlık anima’nın gerçekte ne olduğunu öğrenmeye başlayacaktır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 297


"Bildiğiniz gibi, birileri bilinçdışımızın arka bahçesini (bilinçdışı tarafımızı) temsil etmeye kalktığında, onları en sert şekilde eleştiririz. Çünkü onlar, her zaman bilinçli zihnimizin geride bıraktığı ve bizi en çok rahatsız eden yanlarımızı temsil ederler."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 298


"Şimdi, bu canlı madde, bu ilk madde (prima materia), uyuyan bir durumdan aktif, gelişen ve verimli bir hale dönüştürülmelidir. Bu nedenle, anima mundi (dünya ruhu) tarafından canlandırılmalıdır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 300


"Metni zorlamadan söyleyebiliriz ki, Hermes, zihnin kabı içindeki nous (akıl, bilinç) idi. Bu rüyada, Cennet'in ilk toprağını, yani ilksel massa confusa (kaotik madde) halini görüyoruz."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 300


"Üçün dördü dışlaması, elbette, açıkça eril bir zihnin formülasyonudur. Bu tür meseleler hep erkek zihinleri tarafından şekillendirilmiştir. Her ne kadar simya ile uğraşan birçok kadın olsa da, o dönemde tüm problem maddeye yansıtıldığı için, formülasyonların ne olduğu çok da önemli değildi; çünkü hiçbir birey doğrudan dahil olmuyordu."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 301


"Büyük ihtimalle, hava (hava elementi) dışlanmıştır. Çünkü kadın, doğası gereği ve yaratıcı yeteneğiyle—bedenleri oluşturma ve besleme yetisiyle—daha çok toprağa aittir. Onun sorunu havadır. Animus, rüzgar (hava, ruh), pneuma (nefes, ruh) olarak kabul edilir ve genellikle baba figürüne yansıtılan daha aşağı (bilinçdışı) bir işleve karşılık gelir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 305


"İnsan ile gölgesinin bir bileşimini ya da birleşimini yapmak özellikle önemli bir eylemdir; sanki belirleyici olan şey budur ve bunu gerçekten anlayabiliriz. Çünkü bir insan kendi karanlık tarafını görebildiğinde, o zaman tamamlanmış olur."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 305


"Bir insan gölgesini kabul eder etmez, animasını serbest bırakabilir; benzer şekilde, bir kadın kendi diğer tarafını (animus’unu) kabul ettiğinde, artık bir animusa ihtiyaç duymaz."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 305


"Ancak gölge bilinçdışında olduğu sürece hiçbir şey olamaz, çünkü o bir lanettir; her şeyi yok eder ve hiçbir şey büyüyemez. Bilinçdışı, gerçekten sana ait olan ve ilgilenebileceğin bir şeyden özgürleştiği anda, uygun bir şekilde işleyebilir ve o zaman yaratıcı olur."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 305


"Bilim geçici bir olgudur; ancak ölümsüzlük fikri ya da ona eşdeğer bir şey, insanın kadim bir sorunudur ve kesinlikle yok olup gitmeyecektir, çünkü bu arketipsel bir fikirdir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 307


"Ve, görüyorsunuz, gerçekten ölümsüz olup olmadığımız hiç önemli değil. Bu, her hâlükârda, bizim kararımıza bağlı bir şey değildir; bu konuda bizim söyleyecek hiçbir şeyimiz yoktur. Önemli olan tek şey, bu fikrin bizi kavrayıp kavramadığı, bizi ele geçirip geçirmediğidir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 307


"Bu, Hristiyan gizeminin başka bir içgörüsüdür. Ve dışsal bir İsa’ya ve dışsal bir çarmıha gerilmeye inanmadığınızda, çarmıha gerilme sizin en hassas olduğunuz, kendinize en çok inandığınız noktada başınıza gelir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 309


"Burada, duyum (sensation) işlevi en zayıf olan birçok insan var ve bu insanlar korkunç gerçekler karşısında tökezleyip dururlar: yemek pişirme, giyim, ev işleri ve kim bilir… belki de kocalar!"

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 237


"Günümüzde yaşayan pek çok insan, aslında bu çağa ait değil; onlar yüz, beş yüz ya da bin yıl sonrasına aitler. Bu tür insanlar kolay kolay anlaşılamaz. İleri düzeydeki zihinler, tam olarak kendi zamanlarına ait değildirler."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 237-238


"Geriye dönüp baktığınızda, geçmişte oldukça modern olan, fakat kendi çağlarına ait olmayan insanlar görebilirsiniz. Yani, insanlık son derece karmaşık bir şeydir; belki yirmi bin yıl boyunca farklı dönemlere yayılmış bireylerle doludur."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 238


"Demokrasi, sosyal amaçlar için oldukça iyidir, ancak doğa böyle değildir. Doğa tamamen aristokratiktir; insanları farklı çağlara, farklı zeka seviyelerine ve farklı modernite katmanlarına göre dağıtır. Bu yüzden, toplumu psikolojik bir açıdan incelediğinizde, onun gerçek yapısı oldukça farklı görünür."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 238


"Bilinçsiz olmak oldukça mutlu bir durumdur. Bilinçdışı, hareket etmeyen ve hiçbir şey üretmeyen bir şey olsaydı harika olurdu; ancak tüm bilinçli işlevler bilinçdışına düştüğünde, Janet’in ‘zihinsel seviye düşüşü’ (abaissement du niveau mental) olarak adlandırdığı bir durum ortaya çıkar."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 241


"Örneğin, caddeden karşıya geçerken belirli bir ritüeli takip ederiz. Yasaklarımız polisler, kanunlar ve ‘şunu yapmayın, bunu yapmayın’ diyen tabelalar aracılığıyla temsil edilir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 241


"Bu yüzden, misyonerler böyle insanları Hristiyanlığa döndürdüklerinde ve onlara ‘Pazar günü kiliseye gitmeniz ve ilahi söylemeniz yeterlidir’ dediklerinde, onların bilinçlenmelerini sağlayan tek şeyi ellerinden almış olurlar. Ve yerine koydukları şey, bunun yerini doldurmaz."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 241


"Misyonerler, zavallı ilkel insanların korkularını ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yapıyorlar; sanki insanlığı korkudan arındırabilirsiniz! Eğer böyle bir şey yapabilseydiniz, insanlığa büyük bir kötülük yapmış olurdunuz, çünkü insanları makul bir formda tutan tek şey korkudur. Korku olmalıdır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 241


"Dolayısıyla, ilkel insanlar Hristiyan eğitiminin etkisi altına girdiklerinde, yozlaşırlar."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 241


"İnsan ilişkilerimizin büyük ölçüde başarılarımıza dayandığını düşünmeyi severiz; örneğin, en gelişmiş işlevlerimize. Ancak gerçekte, insan ilişkileri bizim en zayıf işlevimize dayanır."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 243


"Gerçekten bağlı olduğumuz yer, gerçekten bağımlı olduğumuz yerdir; ancak bunu kabul etmekten nefret ederiz."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 243


"Cermen destanlarında, savaşın ortasında aniden ayı haline gelen savaşçılar hakkında bolca kanıt bulunur. Bu, onların bilincini kaybederek hayvansı bir duruma düştüğünü ve sanki gerçekten bir ayıymış gibi hareket ettiklerini gösterir. Doğaüstü hayvansı güçler geliştirmişlerdir."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 245


"Sonra, bu yeraltı dünyasında, hayvanın da ötesinde, hayvandan çok daha derinlere giderek, hayvanların tarihinin uzun koridorundan geriye doğru ilerleyerek, adeta mineral krallığına ulaşır ve orada taşı (philosopher’s stone) keşfeder."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 245


"Pek çok sezgisel insan ve başkaları da, her şeyin hâlâ mümkün olduğuna dair bir yanılsamaya sıkı sıkıya tutunarak bir açmaz içinde kalırlar. Bu yüzden, kaderin üstünde süzülüp dururlar. Her an bir şey olabileceğini kendilerine söylerler."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 249


"Tanrı’nın Oğlu’nun ete kemiğe büründüğünü artık varsayamayız. Milyonlarca insan bunu bir gerçek olarak kabul ediyor ve onları bu inançtan sarsmamalıyız. Bu inanç tamamen doğrudur—eğer insanlar iki bin yıl öncesine aitse. Ama bizim toplumumuzda, sadece iki bin yıl öncesine değil, belki beş bin, altı bin, hatta sekiz bin yıl öncesine ait olanlar da hâlâ var. Onlar hâlâ aramızda dolaşıyorlar: hâlâ mağara insanları var."

~Carl Jung, Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri, Sayfa 237


---------Devam:


Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız. 


Büyük Sır Üstadı serisi 4 kitap birarada

Commenti

Valutazione 0 stelle su 5.
Non ci sono ancora valutazioni

Aggiungi una valutazione

Bu blog içeriği konusunda her türlü istek ve şikayetinizi aşağıdaki e-postaya yazabilirsiniz.

©2024 Bilinçdışı Yayınları A.Ş.

bottom of page