Please Enable JavaScript in your Browser to Visit this Site.

top of page

Rüya Analizi Seminerleri Ders VIII 2. Part

Part 2


Rüya Analizi Seminerleri Ders VIII

İkinci Rüya [12] – Aynı Gece

Sonraki rüya, önceki rüyadan olağanüstü derecede farklıdır; bunun yanında dikkat çekici bir telafi söz konusudur.


“Eşimle birlikte bir yatak odasındayım ve başka bir odaya açılan, yavaşça açılan bir kapı görüyorum. Hemen o kapıya gidip, itiyorum; diğer odada tamamen çıplak küçük bir çocuk buluyorum. Onu yatak odasına taşıyorum ve rüyada, onun doğal bir çocuk olmadığına emin oluyorum.


Onun kaçmasını önlemek için (kollarımda çırpınırken) onu kendime yaslarım ve bana –hiç de cinsel olmayan– olağanüstü bir tatmin hissi verir; sanki bu gerçek şey, duygularımın derin arzularını tatmin ediyormuş gibi. Sonra eşim, çocuk için çeşit çeşit yiyecek getirir. Siyah ekmek ve beyaz ekmek görürüm. Çocuk, siyah ekmek yemek istemez, beyazı yer. Sonra birden pencereden uçarak havadan bize el sallar.”


İlişkilendirmeler

Yavaşça Açılan Kapı:

Bu, Faust’un ikinci bölümünde, Faust yaşlandıkça rasyonel yaşam sürmeye çalıştığı bir pasajı ima eder. O bölümde, gündüz akılcı düşünceye, bilime yönelirken; gece gelir, her şey değişir, kapı açılır ama kimse girmez. Yani, sihrin, yani doğaüstü unsurların gerekliliğine işaret eder. Rüya sahibinin rüyasında kapının açılması, bu doğaüstü gerçekliğin varlığını vurgular.


Okkült Çalışmalar ve Dışsallaşma:

Rüya sahibi, okkült alanlarda çalışmış ve “dışsallaşma” (exteriorization) kavramını kullanmıştır. Eskiden ruhlara atfedilen tabletipping, duvarlarda duyulan tıklamalar gibi olayları artık içimizdeki psikolojik içeriklerin dışsallaşması olarak yorumlar. Rüyada kapının garip bir şekilde açılması, bu teorisinin doğruluğuna dair bir inancı yansıtır; o, diğer odada küçük çıplak çocuğu bulur.


Çocuk:

Rüya sahibinin çocukla ilgili tek ilişkilendirmesi, geleneksel olarak Eros’un – çıplak bebek çocuğun – temsilidir. Çocuğu kendisine yasladığında duyduğu tatmin, onun duygusal derinliğine dair önemli bir işarettir.


Ekmek:

Siyah ekmek, beyaz ekmekten daha besleyici sayılır; çünkü tahılın gümüş kabuğunda bulunan protein içerir. Rüya içerisinde “küçük aşk acısı”nın eşi tarafından doğru şekilde beslenmediğine, bu yüzden çocuğun kaçıp havadan el salladığı ima edilir. Bu noktada erkek psikolojisine dair ilginç bir ifade vardır: “Tüm cinselliğimi veriyorum!”

Burada rüya, nesnel bir anlatımla kişisel ve samimi bir sorunu ele alıyor.

Nasıl açıklanır?

Dr. Binger: “İçerikler oldukça aynı; kendini çocuk olarak görüyor, Eros onun infantil halidir. Diğer rüyada kendini babasına projekte etmişti; yani o da bir çocuktu.”

Dr. Jung: “Bu konuyu tartışmalıyız. Metinden emin olmak için ilk ifadeye bakalım.”


Rüya sahibinin eşiyle birlikte yatak odasında bulunması, samimi ve cinsel yakınlık durumunu gösterir. Geçici hayata bağlı kalarak en yüksek değerlere ulaşmayı arzu eden önceki rüya, onun eşiyle olan ilişkideki eksiklikleri de gün yüzüne çıkarır.

Geçici hayat süren bir adam, Eros ile baş edemez; çünkü babası, bu konuyla ilgili her şeyi bilirdi ve onun üzerine düşen sorumluluğu almaktan kaçınırdı. Bu yüzden eşine uyum sağlamakta zorlanır; yalnızca nesnel yaklaşımla bir kadının tüm yönleri kavranamaz. Böylece, rüya onun eşiyle olan ilişkisindeki engelleri ortaya koyar.


Bilinçdışından neredeyse bilince yakın olan bazı içerikler, dışsallaşma eğilimindedir. Hazır olup da bilinç seviyesine çıkamayan bu içerikler, engeller yüzünden dışsallaştırılırlar; işte burada küçük bir mucize meydana gelir.

Ben bu tür mucizelere önyargısız bakarım; bazen tuhaf şeyler olur ama bu olayların psikolojimizle nasıl bağlantılı olduğu bilinmez.

Her şeyi açıklayabileceğini iddia edenler aptaldır; dünyanın gerçek özü açıklanamaz.


Bu durumda, rüya sahibine eksik olan şeyin Eros olduğu anlaşılmalıdır.

Eros, neredeyse mucizevi bir biçimde girip, neredeyse mucizevi şekilde kaybolur.

Kapıyı açar, ancak kimse girmez; sonra diğer odada küçük çocuğu bulur, kollarında tutar, çocuğu kendine yasladığında tuhaf bir tatmin hisseder – ve bunun cinsel bir his olmadığını fark eder.

İnsanlar, Eros’un yalnızca cinsellik olduğunu düşünürler; oysa Eros, ilişkidir.

Eşinizle cinsel ilişkiye girmeniz, onunla gerçek anlamda ilişkili olduğunuz anlamına gelmez; ilişki, duygusal uyum ve karşılıklı anlayışla beslenir.


Ekmek Üzerine Tartışma:

Rüya sahibi, kendi yediği ekmek konusunda takıntılıdır; bu da yiyecek kompleksiyle ilişkilidir.

Beyaz ekmek, tahılın kalbinden elde edilir, kepekler atılır ya da hayvanlara verilir; bu, beyaz ekmeği asalet, lüks ve ruhun ifadesi yapar.

Siyah ekmek ise, kaba, vulgargibi, topraksı unsurlar içerir.

Çocuk, siyah ekmek yerine beyaz ekmeği tercih ediyorsa, bu onun daha idealist olanı kabul ettiğini gösterir.


Dr. Binger:

“Adam, duygusal bir ilişkiye hazır değildir.”


Dr. Jung:

“Eğer Eros yeterince uzun kalırsa, belki siyah ekmekten de beslenebilir; ama o kalıcı değildir. Sadece ‘Olmaz, hoşça kal’ der. Bu hem güzel bir şaka hem de acı bir gerçektir. Vaat edilmiş bir toprak gibi, yalnızca kısa bir an için vizyon nettir; sonra, Eros pencereden uçarak bize el sallar, ‘Hoşça kal, seni görmek güzeldi; belki tekrar görüşürüz, tam olarak emin değilim’ der.”


Mrs. Sigg:

“Çocukun yalnızca Eros olduğunu söylemekte tereddüt ediyorum. Faust’ta, çocuk şiir ve hayal gücüyle de ilişkiliydi; başka bir yönü vardı.”


Dr. Jung:

“Doğru, çocuk sadece Eros değildir. Şüphelerim var. Fakat rüya sahibinin rüyanın genel kalitesinin farkında olmaması nedeniyle Eros’a bağlı kalmayı tercih ettim.”


Başlangıçta Faust’la yaptığı ilişkilendirme, aslında rüyada ortaya çıkan unsurların, teknik olarak ‘Puer Aeternus sembolü’ (Puer Aeternus – Sonsuz Genç) – yani gemici, Homunculus ve Euphorion biçimlerinde ortaya çıktığını işaret edebilir.

Benim açımdan bu sembolizm, şu anlama gelir:

Baba kompleksi sonrasında kaçınılmaz olarak infantil (çocukça) kompleks belirir; önce babaya yönelmiş, şimdi ise 8-10 yaşlarındaki bir çocuğun psikolojisini yansıtır. Dolayısıyla Eros figürü, rüya sahibinin bastırılmış infantil yanını temsil eder.

Ancak eğer öyle dersek, infantil yanın eşiyle ilişkide yer alması gerekir; doğal, saf duygular eşle birleşmelidir.

Çocuk, rüya sahibinin infantil yanını temsil ederken aynı zamanda gelecekte gelişebilecek potansiyeli de gösterir.

Gelişmiş yanlar tamamlanmıştır, fakat henüz gelişmemiş olanlar geleceğe dair bir söz verir.

Dolayısıyla çocuk, gelişebilecek yönün – kendini yenilemenin – müjdecisidir ve buna Puer Aeternus denir.


Mitolojik Bağlam:

Eski görüşe göre, Puer Aeternus, sonsuza dek mucizevi biçimde ortaya çıkan ve kaybolan İlahi Çocuk’tur.

Örneğin, Etrüsk çocuğu Tages; tarlada çalışan çiftçiye yaslanmış küçük çıplak çocuk, insanlara yasalar, sanatlar ve kültür öğretir.

Adonis de böyle bir figürdü.

Her bahar kadınlara Tammuz görünür;

Babil’in balık tanrısı Oannes, suda balık gibi çıkar, güneşin doğuşunda belirir, gün boyunca insanlara tarım ve yasaları öğretir, sonra gece yeniden denize karışır.

Meister Eckhart’ın da kendisine ziyarette bulunan küçük çıplak bir çocuk vizyonu vardır.

Ayrıca, parlak çocuk üzerine İngiliz peri masallarında, bu çocuğun görünümü çoğunlukla uğursuz, bazen ölümcül sonuçlar doğurur.

Bunun bir nedeni olmalıdır; ancak ne olduğunu ben tam olarak bilmiyorum.


Puer Aeternus, karakterimizin bastırılmış infantil yanının kişileştirilmesidir.

Eğer rüya sahibi bu unsuru kabul ederse, sanki kendisi kaybolup küçük çıplak bir çocuk olarak geri döner;

Eşi de bunu kabul ederse, her şey yoluna girer.

Küçük çocuk; yetiştirilmesi, eğitilmesi, belki biraz azarlanması gereken bir unsur olarak görülür.

Eğer aşağılık olan bu unsur hayata karışırsa, gelecekte yaşam vaadi vardır; gelişim ve ilerleme mümkündür.


Mitolojide, bu küçük çıplak çocuk figürü neredeyse ilahi, yaratıcı bir nitelik taşır.

Puer Aeternus olarak mucizevi bir biçimde ortaya çıkar, sonra yine mucizevi bir biçimde kaybolur.

Faust’ta üç farklı formu vardır: Çocuk Gemici, Homunculus, Euphorion.

Hepsi ateşle yok olmuştur; bu, Goethe’nin durumunda Puer Aeternus’un tutkulu bir patlamada yok olduğunu gösterir.

Ateş her şeyi sona erdirir; hatta dünyanın sonunu bile getirebilir.

Kültürün özü olan ateş, patlayıp her şeyi yok edebilir.

Bu tür patlamalar zaman zaman meydana gelir; örneğin Bolşevik Devrimi’nde, kültürel form enerji gerilimine dayanamayarak patlamış ve Rus medeniyetini yok etmiştir.


~Carl Jung, Rüya Analizi Semineri, Sayfa 162-175



Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız. 


Büyük Sır Üstadı serisi 4 kitap birarada

 
 
 

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

Bu blog içeriği konusunda her türlü istek ve şikayetinizi aşağıdaki e-postaya yazabilirsiniz.

©2024 Bilinçdışı Yayınları A.Ş.

bottom of page