Victor White’ın İyilik ve Kötülük Üzerine Dipnotu
- Nazlı
- 2 Mar
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 Mar

Victor White’ın İyilik ve Kötülük Üzerine Dipnotu
Jung-White Mektupları
Aşağıdaki dipnot, 1952’de kaleme aldığı “The Frontiers of Theology and Psychology” (İlahiyat ve Psikoloji Sınırları) başlıklı konferans metnine (daha sonra God and the Unconscious kitabının V. bölümü olmuştur; ilk basım 1952; Spring basımı 1982, ss. 75 vd.) 1952 yılında eklenmiştir. Bu dipnotta, White, Katolik Kilisesi’nin kötülük sorununa dair geleneksel duruşunu özetler. Paragraflar, okunabilirliği artırmak için bölünmüştür.
Victor White’ın Dipnotu
Jung’un Üçlü-Birlik (Trinity) üzerine yazdığı makaleden bu yana, iyilik ve kötülük doğası konusundaki tartışma, her iki tarafça da –örneğin bu satırların yazarı tarafından Dominican Studies, Cilt II, 1949, s. 399’da ve ayrıntılı biçimde Jung tarafından Aion (1951), s. 69 vd.’de– belli bir hararetle ele alındı. Şu ana dek tartışmanın, ışıktan çok ısı ürettiğini söylemek mümkün – ki bu, söz konusu meselelerin hayati önemde olduğuna işaret ediyor. Anlaşılan, tam bir kavrayışa ulaşmadan önce aşılması gereken güçlü dirençler bulunuyor.
Geleneksel Katolik düşüncesinin, Aquinas’ın formüle ettiği hâliyle şu noktalarını kısaca belirtmek yerinde olacaktır:
Kilisenin, bu konuya dair doğrudan (formel) bir dogması yoktur.
Fakat temel beşerî sözcüklerin, temel insani değerleri ifade eden kelimelerin anlamı söz konusu olduğu için mesele, “akademik bir kelime oyunu” (logomachy) olarak hafife alınamaz.
Jung’un Aion’da bizzat gösterdiği üzere, iyiliğin yokluğu (privatio) olarak kötülük anlayışı, Doğu ve Batı kiliselerinin Kilise Babaları (Fathers) tarafından dile getirilir.
Bu Kilise Babaları, “Christian Scientist” akımının yapacağı gibi kötülüğün gerçekliğini yadsımazlar (tersine, onu güçlü şekilde onaylarlar); onların derdi, şu ek soruyla ilgilidir: “Bu gerçeklik tam olarak neden, hangi unsurdan dolayı ‘kötülük’ oluyor da ‘iyilik’ olmuyor?”
Yanıtları şudur: Kötülük her zaman gerçek bir özneden (subject) gerçek bir iyiliğin (good) eksik olması (privatio, yokluk) – başka deyişle kötülük kendinde olumlu (positive) bir varoluşa sahip değildir. Tıpkı körlüğün gerçek olması ama bir insandan (özneden) görme yetisinin eksilmesi oluşu ya da karanlığın gerçek olması ama ışığın yokluğu oluşu gibi.
Bu eksiklik elbette, bir varlığın (örneğin kataraktın varlığının görmeyi ortadan kaldırması) sonucu olabilir ama yine de eksikliğin kendisi bu varlık değildir.
Bu yaklaşım apriorik bir “metafizik” değildir; zira nerede “iyi” ve “kötü” gibi kelimeler kullanılsa, bunların anlamı üzerine deneysel (empirik) bir analiz yaptığınızda bu tanımın doğrulandığını görürsünüz.
Kötülüğü küçümseyip bastırmanın – hem bireysel psikede hem de toplumda – yıkıcı sonuçlar doğurduğunu Jung gibi bizler de esefle kabul ediyor ve bununla mücadele etmesini anlıyoruz. Ama “privatio boni” anlayışının bu bastırmaya katkı sağladığına dair bir kanıt göremiyoruz.
Diğer yandan, “gölgenin özümsemesi” (assimilation of the shadow) gibi temel Jungçu fikirlerin, onlara bir anlam vereceksek, başka türlü anlaşılamayacağına inanıyoruz: Yani, gölge dediğimiz şey temelde değerli ve kendiliğinden “iyi” olan bir şeye (örneğin bilinç) eklenen (onun eksikliğinin giderilmesiyle oluşan) bir gerçekliktir.
—Victor White, Jung-White Letters, Ek V, s. 246–247.
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.


Yorumlar