Simya ve Bireyleşme Süreci
- Nazlı
- 10 Mar
- 5 dakikada okunur

Simya ve Bireyleşme Süreci
Psikoloji ve Simya
“Ben, simyacının madenden felsefî altın, ya da her derde deva ilaç, ya da harika taşı maddenin içinden çekip çıkarma umudunun yalnızca kısmen bir yanılsama, yani bir projeksiyon etkisi olduğu; geri kalanının ise bilinçdışının psikolojisinde büyük önem taşıyan belli psişik olgulara karşılık geldiği görüşündeyim.
Metinlerden ve onların sembolizminden anlaşıldığı üzere, simyacı, benim ‘bireyleşme süreci’ dediğim şeyi kimyasal değişim olgularına yansıtmıştır.”
—Carl Jung, Psychology and Alchemy, Paragraf 564, s. 482
34031 yoga
Yoga ve Meditasyon Psikolojisi
“Eski simyacılar—burada akla sadece çılgın altın yapıcılar değil, daha ziyade doğa filozofları gelmeli—’meditasyon’ terimini, görünmez bir başkasıyla diyalog olarak tanımlamışlardı.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 7
“Simya, kimyasal yollarla bu bedeni yaratma görevini üstlenmişti. O zamanlar bunun ince bir tür madde olması gerektiği varsayılıyordu. Yoginin veya lamanın tecrübesi ise, Buddha olarak kendisinin basitçe ‘vajra-sattva,’ yani elmas varlık olduğu yönündedir; bu şekilde tüm çevresini de sanki kendisinin bir parçasıymış gibi özümleyebilir. Kişi, kendini tüm çevresine genişletir.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 82-83
“Mandala devataları—ki bu ilahî figürleri sık sık gördük—sambhogakaya varlıklarıdır. Sambhogakaya, kucaklaşma, ilişki, birleşme, bağlantıda neşe demektir. Bunu, simyada coniunctio (birleşme) ifadesiyle çok uygun bir biçimde çevirebiliriz.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 143-144
“Umarım ‘simya’ deyince aklınızda sadece altın yapma sanatı canlanmıyordur. Bu, anlaşılabilir bir önyargı ama kronik bir yanlış anlamadır. Altın yapımının bu işle ilgisi olup olmadığı oldukça şüphelidir.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 152
“Simya, İ.Ö. 1. yüzyıldan beri, muhtemelen daha uzun süredir vardır. O, tuhaf bir inisiyasyon süreciydi; bir pratik yoga biçimiydi. Ama yüzeysel bakıldığında Hint yogasıyla kıyaslanamaz. Bununla birlikte sembolizme yakından bakarsanız, aynı inisiyatik niyeti görürsünüz.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 152
“Fakat yöntem tamamen farklıdır. Simyada daima maddelerle çalışılır. Yogada ise bu, kişinin kendi içinde gerçekleşir.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 152
“Bizim altınımız, sıradan altın değildir.”
Arnold de Villanova’nın (c. 1240–1301) Rosarium Philosophorum adlı eserinde “Senior” (Arap simyacı Muhammed Ibn Umail, 900–960) adına atfedilen bir deyiş.
Psychology of Yoga and Meditation, s. 152, dn. 369
“En erken ve iyi bilinen simyacılardan biri Zosimos’tur. Üçüncü yüzyıla aittir. Bir dizi Yunanca metnin kaynağı ondandır.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 153
“Kadınlar, simyada büyük bir rol oynamışlardır. Bu, Doğu yogasına tümden yabancı olan bir şeydir; Kundalini yogası hariç, orada da topluluğun bağlılığı kadınlarla da paylaşılır.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 154
“İlkel topluluklarda da görülen bir fikirdir bu: ince bedeni, nefes bedenini, görünür bedenden ayırırlar. İnce beden, anima olarak da tanımlanır. Latince ‘animus’, Yunanca ‘anemos,’ yani ‘rüzgâr’ veya ‘nefes’ demektir; yani nefes varlığı. Bu ifade tüm simya boyunca görülür.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 156
“Yazın, Batı’da ortaçağın tek resmî yoga biçimi olan Loyola’lı Aziz İgnatius’un egzersizlerini tartışma fırsatımız olacak. Doğu’dakiyle bütünüyle aynı çizgide ilerleyen gayriresmî Batı yogası ise tam da şu simya yogasıdır.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 164
“Şimdi ‘Brahman’ın şehri’ sembolüne gelelim. Simyada bunun civitas (kent) ya da castrum (kale) paraleli vardır. Daha çok civitas ya da castrum’un Meryem’in sembolü olarak kullanıldığı görülür; bu nedenle anlamı dişildir; kent koruyucu olandır.
Aynı düşünce ortaçağ simyasında da mevcuttur: Tanrı’nın hikmeti (sapientia Dei) dört kale gibidir: biri kristaldir, ikincisi gümüş, üçüncüsü elmas (vajra), dördüncüsü ise duyuların ötesindedir, yani insanca ayırt edilemez.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 165
“Simya fırınından (retort) çıkan şey ruhtur ve onun yükselişi ‘çiçek açma’ diye tanımlanır. Başrahip Comarius, Kleopatra’ya der ki: ‘Hades’te, yani kaosta yaşayan ölüler, kaosu ilahî suyla suladığında bahar çiçeklerine dönüşürler.’”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 172
“Tüm simya tarihini inceleyen araştırmacılar, onların söyledikleri ve düşündüklerindeki asıl noktayı—altın yapma fikrini—aşan asıl meseleye dikkat etmemişlerdir. En önemli ve en ilginç şey, bunun bir Batı yoga biçimi olmasıdır.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 184
“Şimdi kutsal çevre, ev, gizli oda bölümü geliyor. Manastır [vihara], simyada coniunctio’nun gerçekleştiği gizemli vas hermetis’e karşılık gelir. Çin’deki Sarı Kale Kitabı’nda buna ‘Yeşim şehrindeki mor oda’ denir.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 193
(Bu ifade tekrar yer alıyor.)
“Sonunda Tibet metninde, bütünün efendisi, kişilik, yani son ürün belirir: Buddha ile özdeşleşme. Burada Mesih’le özdeşleşme mantıken takip eder. Simyada, Mesih, lapis (taş) ile karşılaştırılmıştır.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 193
“Yunanca simyacılarda, özellikle üçüncü yüzyıldan bir gnostik olan filozof Zosimos’ta, ışık sembolüyle karşılaşırız: ‘photeinos,’ yani ışıklı ya da ışık insanı. Bu, Gnostisizmde büyük rol oynar: Işık insanı, sonsuz ışıktan düşmüş bir kıvılcımdır (scintilla). İnsan, ışığı karanlıktan kurtarmakla yükümlüdür.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 194
“Simya, bu inancı Doğu ile paylaşır; göreceksiniz: Birey, kurtuluş hâline erişmek için gerekli olanı kendisi yapar.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 194
“Bir çemberin bölünmesi sadece Tibet sembolizminde değil, simya felsefesinde de görülür; çalışma önce bir ‘rota’ (tekerlek) olarak, yani dolaşan bir işlem ya da dolaşımsal damıtma olarak tanımlanır. Bir şekilde bir çember üretilmelidir ki bu sayede altın, güneşin ilksel imgesi, oluşabilsin.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 199
“Bütünlüğün sezgisel algısı tektir. Bu, hem Tibet dizisinde hem de simya dizisinde olan bir semboldür: lotus ya da Çincede ‘altın çiçek’ dedikleri şey. Bu, quinta essentia’nın (beşinci öz) canlı bir sembolizasyonudur.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 200
“Bu Benlik, yalnızca bütünlüğü ve genişleyici yapısıyla Egodan daha büyüktür; sonuç olarak, sık sık tanrılar gibi, alşimik felsefenin ‘Circulus aeternitatis symbolum’ (ebediyet çemberi) olarak sembolize edilmiştir.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 202
“Simya der ki ‘gölge içinde’ çalışma yapılmalıdır. Bu, ay demektir. İş bilinçle bilinçdışının henüz birleşmesi gerektiği anlamına gelir; psikolojik olarak da güneş ile ay, yani bilinçle bilinçdışı, hâlâ kaynaşacak demektir.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 205
“Bir kadın yaratılır: Simyada bu kadına femina alba (beyaz kadın), anima ya da soror mystica denir; Tantrik metinde yoni biçiminde gösterilir. Hem eril hem de dişil öğelerin özü birlikte bir araya getirilir ve bundan gerçek bir bütünlük doğar.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 207
“Şu var ki bu birleşmenin garip bir sonucu vardır: ‘Gretchen trajedisinde’ biyolojik birleşme bir hamileliğe yol açar ve zamanla bir çocuk doğar. Bu olağan olay simyada esas sembolizme dönüşür; Doğu dizisinde buna rastlanmaz. Bu gizli hamilelik, ruh hamileliğidir.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 211
“Bilimin doğası bilgiye dayanır; inancın dindarlığını değil, araştırmanın ve bilmenin dindarlığını tanır. Modern bilimin bu yönü, antik astroloji ve simyadan kaynaklanır.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 267
“Eğer bir bakıma [Aziz İgnatius’un] Egzersizleri, Hristiyan iradesinin insanı yüceltme kararlılığının doruk noktasıysa, simyada ise aynı derecede ileri giden, ama bilinçdışı ruhu koşulsuz özgürleştirmeye yönelik, ve her bakımdan ötekinden farklı bir ruhsal yöntemle karşılaşırız.”
—Carl Jung, Psychology of Yoga and Meditation, s. 268
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.

Comentarios