Please Enable JavaScript in your Browser to Visit this Site.

top of page

Marie-Louise Von Franz'ın Animus Üzerine Söyledikleri – Alıntılar

Güncelleme tarihi: 21 Mar


Marie-Louise Von Franz'ın Animus Üzerine Söyledikleri – Alıntılar


Marie-Louise Von Franz’ın “Animus” Üzerine Söyledikleri – Alıntılar


Animus, kadınlarda yalnızlığı beslerken, anima erkekleri ilişkilerin içine hızla sürükler ve beraberinde gelen karmaşaya iter.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 55


Kadın hayata, insanlarla ilişkilere ve anlamlı faaliyetlere katılmaya ihtiyaç duyar. Açlığının bir kısmı, içinde uykuda olan ve kullanılmamış yeteneklerinin farkındalığından kaynaklanır.


Animus, kadının huzursuzluğuna katkıda bulunur, bu yüzden asla tatmin olmaz; animus’un etkisi altındaki bir kadın için her zaman daha fazlasını yapmak gerekir.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 55


Eğer bir kadın hakları için animus etkisinde olmadan mücadele edebilir ve sevdiği adamla iyi bir ilişkisi varsa, ona kadın psikolojisi hakkında bazı şeyler anlatabilir ve bu da adamın duygularını ayrıştırmasına yardımcı olur.


Animus, kadınlarda yalnızlığı beslerken, anima erkekleri ilişkilerin içine hızla sürükler ve beraberinde gelen karmaşaya iter.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 55


Kadın hayata, insanlarla ilişkilere ve anlamlı faaliyetlere katılmaya ihtiyaç duyar. Açlığının bir kısmı, içinde uykuda olan ve kullanılmamış yeteneklerinin farkındalığından kaynaklanır.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 9


Hristiyan uygarlığımızda, daha önce belirttiğim gibi, kadın imgesi eksik temsil edilmiştir. Jung’un dediği gibi, onun Üst Parlamento’da bir temsilcisi yoktur.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 10


Güney Hindistan gibi anaerkil yapılarda, kadınlar kendi kadınlıklarına doğal bir güven duyarlar. Kendilerinin önemli olduklarını, erkeklerden özel bir şekilde farklı olduklarını bilirler ve bunun bir aşağılık anlamına gelmediğini de farkındadırlar. Bu yüzden varlıklarını ve insan olarak değerlerini doğal bir biçimde ortaya koyabilirler.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 10


Kadınların hayatında kötülüğün ve işlerin ters gitmesinin kaynağı genellikle incinmiş duygularla başa çıkamamak ve bunları aşamamaktır. Çünkü incinmiş duygular, animus saldırılarına kapı açar. Kadınlarda işlerin ters gitmesinin ve kötülüğün temel kaynağı, çok büyük oranda, incinmiş bir duygunun, kırgınlığın ya da hayal kırıklığının aşılamaması, bunun sonucu olarak animus’un hâkimiyetine girilmesidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 35


Eğer kişi, incinmenin kaynağına geri dönebilir ve onu çözemediği noktayı fark edebilirse, animus’un etkisi duracaktır. Çünkü animus o noktada devreye girmiştir ve animus’un etkisi altındaki kadınlarda her zaman bir sitemkâr incinmişlik tonu vardır.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 35


Kadınlarda animus etkisi erkekleri delirtir; bir anda öfkelenirler. Ancak erkeği esas çileden çıkaran, bu sitemkâr, sürekli yakınan alt tondur.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 35


Bu konuyu biraz daha bilen erkekler, kadınlardaki animus hâkimiyetinin yüzde seksen beşinin aslında gizlenmiş bir sevgi talebi olduğunu bilirler. Ancak ne yazık ki bu yanlış bir etkiye yol açar, çünkü istenen sevgiyi uzaklaştırır.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 35


Animus’un altında, bir yandan sitem duygusu, diğer yandan da inciten kişiden intikam alma isteği vardır. Bu bir kısır döngüdür ve tartışmalar, klasik bir animus sahnesine dönüşür. Öfkeli bir kadının içindeki bastırılmış kadınsılığın bu şekilde açığa çıkması arketipsel bir durumdur.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 35


Eğer bir kadın içsel yasalarına uygun olarak, Tao içinde hareket ediyorsa, bu türden kadınsı huysuzlukları sergileyebilir ve bu, animus hâkimiyeti anlamına gelmez.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 43


“Aşıkların tipik kavgası” diye bir ifade vardır. Biz buna anima-animus kavgası deriz, yani animus ile anima’nın kılıçlarını çarpıştırması. Bu, en savunmasız noktaları en acı verici şekilde hedef alarak birbirini incitmekten ibarettir.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 55


Tam da erkeğin en hassas, belirsiz hissettiği noktada kadın animus’unun dikenini batırır; kadının anlaşılmak ya da kabul edilmek istediği noktada ise erkek, anima’nın zehirli okunu fırlatır.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 55-56


Hayatın sert tarafına dair hiçbir şeyin kabul edilmediği bir dünya, yaşamın tarafında değildir ve burada tipik bir kadınsı probleme geliyoruz. Bir kadın ne kadar kadınsıysa ve animus’u ne kadar az saldırgansa, çevresi tarafından o kadar kolay ezilme eğiliminde olur.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 65


Bu, bir kadının animus’unun ortaya çıkarabileceği sinir bozucu ve rahatsız edici tarafın harika bir örneğidir. Yetişkin, zeki bir kadının nasıl böyle aptalca ve saçma bir tartışmaya kendini kaptırabileceğini gösterir. Öfkelenmiş animus, mizah duygusunu kaybeder, nankörleşir ve güç dolu hale gelir.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 66


Genellikle, kadının yıkıcı animus’u erkeğe yansıtılır. Dış dünyada onu zorbalığa maruz bırakan bir erkek olmasa bile, kadın bunu kendi içinden alır. Çünkü yalnız kaldığında, animus ona yalnız olduğunu, hiç kimse ya da hiçbir şey olmadığını ve asla bir yere varamayacağını fısıldar—içindeki sadist ona bunu söyler.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 70


Her çift ilişkisinde aslında dört figür yer alır: erkek ve onun anima’sı, kadın ve onun animus’u.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 76


Zihnini ilk kez kullanmaya çalışan kadınların, örneğin üniversitede, animus’larının zihinsel çalışma aracı ile onun anlamını karıştırmaya yatkın olduğunu sıkça gözlemledim. Bu, gelişmemiş, yarı pişmiş bir animus’un tipik bir özelliğidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 78


Kadın hayata dair herhangi bir faaliyete dokunduğunda, animus’un etkisi altına girerek güç arayışına kapılabilir ve babası kadar soğuk, acımasız ve zalim hale gelebilir. Yapabileceği tek şey, ruhsal hayatın tamamen dışında kalmaktır.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 88


Animus, bir tür ilkel erkektir, tıpkı anima’nın erkeklerde aşırıya kaçan ve sonra çöken bir tür ilkel kadın olması gibi.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 88


Bu, böyle kadınların trajedisidir. Ancak bir dönüm noktasına ulaşabilirler ve yaşamlarının ikinci yarısında elleri iyileşir; artık istedikleri şeye uzanabilirler—bunu animus ya da egolarından değil, doğaya uygun olarak yaparlar; sadece sevdikleri şeye doğru ellerini uzatırlar.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 97


Animus’un tipik özelliği, istatistiksel olarak bakıldığında genellikle haklı olmasıdır; bu yüzden ona inanırız. Ancak animus, gerçek durumda haklı değildir. Yalnız bir kadına, içe dönmesi ve yalnızlığının derinlerine inmesi gerektiğini söyleyebilirsiniz.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 99


Sürekli tavsiye veren bir kadın, bir erkeği rahatsız eder. Animus’unun iç yüzünü bir miktar örtmesi gerekir.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 99


Baş, sürekli fikirler üreten ve düşünceler içinde dönen yapısıyla animus’un harika bir imgesidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 111


Ay tanrısı da farklı bir animus figürüdür, ancak denizdeki baştan farklıdır. Çünkü o, tek bir ölü kişinin hayaleti değil, kabile tarafından genel olarak tanınan bir tanrıdır. Eskimolar ona çok fazla sevgi göstermezler ama avda şans getirmesi için ona dua ederler.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 115


Danışanların tekrar tekrar kendilerini bu şekilde kandırdıklarını gördüm. Animus ve anima ile mücadele eder, duygularını boşaltırlar ve ardından artık bunun hakkında konuşmaları gerekmediğini sanırlar. Ama bu bir yanılsamadır!

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 135


Kadınlar, özellikle güçlü bir animus’a sahip değillerse, erkeklerden çok daha fazla bir şekilde adeta bitkiler gibi yaşamlarını sürdürebilirler. On, yirmi yıl boyunca hayatlarında ne olumlu ne de olumsuz bir drama olmadan var olabilirler—sadece var olurlar.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 159


Kadınların animus’u gelişmemişse, yani animus üzerinde çalışmamışlarsa, zihinsel işlevleri çoğu zaman dedikodu ve komşularını düşünme etrafında sabit kalır. Mahalledeki bir boşanmayla ilgilenir ve bunun nasıl olduğunu öğrenmek isterler.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 174


Kadınlar uzun süre erkeklerle temas kurmadan yalnız yaşadıklarında genellikle animus’un etkisine girerler. Bilinçdışının etkisine kapılmadan yalnızlığa dayanmak çok zordur ve kadınlar için bu etki doğal olarak animus tarafından şekillendirilir.

~Marie-Louise Von Franz, Masal Yorumları, Sayfa 193


Günümüz kadın özgürlük hareketinde animus çok belirgin bir rol oynamaktadır. Çoğu zaman, kadınların mücadele ettiği despot patron dış dünyadaki bir erkekten ziyade, onların içindeki zorba animus’tur ve bunu dışsal bir figüre yansıtırlar. Böyle kadınlar, çevrelerindeki zorbaları adeta kendilerine çeker ya da onları eş olarak seçerler.


Kadınlar, bunun kendi animus’larına duydukları içsel tapınmayla bağlantılı olduğunu fark edemezler; oysa animus, onların kadınsılığını bastırmaktadır. Aynı durum bazen erkekler için de geçerlidir. Kadınları hor gören eşcinseller haline gelirler ve kadınlarda eleştirdikleri soğuk, düşüncesiz ve zorba davranışların aslında kendi içlerinde bulunduğunu göremezler.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 220-221


Bu durum, yalnızca bir katman daha derine inmiş hâlidir. Bir kadın söz konusu olduğunda, animus her zaman onun gerçekte daha sonra yapması gereken şeyi önceden tahmin eder.

~Marie-Louise Von Franz, Puer Aeternus Problemi, Sayfa 16


Eğer bir kadının “puer aeternus” niteliğinde bir animus’u varsa, genellikle yaratıcı bir sorunu vardır ve kadınlar için çare ne yazık ki erkekler için olduğu gibi aynıdır: çalışmak. “Buna çocuk sahibi olmayı da dahil ediyor musunuz?”

~Marie-Louise Von Franz, Puer Aeternus Problemi, Sayfa 16


Özel yaşamda, “kuzu-oğul” için yönlendiren, yutan anne figürünün animus’udur.

~Marie-Louise Von Franz, Puer Aeternus Problemi, Sayfa 44


Yutan animus, annenin masumiyetinden ve oğlunun en iyi, en adanmış duygularından beslenir. Burada da çoban, koyunlarını yemiştir.

~Marie-Louise Von Franz, Puer Aeternus Problemi, Sayfa 44


Bir kadının zihninin arkasında, animus’un ona fısıldadığı bir şeyler vardır—bir tür “sadece şu” tarzında küçümseyici bir ifade.

~Marie-Louise Von Franz, Puer Aeternus Problemi, Sayfa 85


Kadın söz konusu olduğunda, olayları yönlendiren animus’tur ve o her zaman profesyonel bir karamsardır; üçüncü bir seçeneği kabul etmez (tertium quod non datur).

~Marie-Louise Von Franz, Puer Aeternus Problemi, Sayfa 149


Animus, kadına yalnızca sınırlı sayıda olasılık olduğunu söyler; olayların yalnızca belirli bir şekilde gelişebileceğini iddia eder ve böylece hayatın kendi başına bir şeyler üretme olasılığını tamamen engeller.

~Marie-Louise Von Franz, Puer Aeternus Problemi, Sayfa 149


Sevilmediğini hisseden pek çok kadın gibi, acılığı içinde kendisini tamamen animus’a teslim etmiştir.

~Marie-Louise Von Franz, Puer Aeternus Problemi, Sayfa 208


Her şeyi bildiğini iddia etme durumu, kadınlarda baba-animus’un ortaya çıkardığı şeydir: Her şeyin apaçık ortada olduğu varsayımı—her şeyi bildiğine dair yanılsama.

~Marie-Louise Von Franz, Puer Aeternus Problemi, Sayfa 209


Kadınlar, çoğu zaman erkeklerden daha hızlı bir şekilde çağın yeni ruhunu kabul ederler ve bunu animus’ları aracılığıyla yaparlar. Çünkü animus, “logos spermatikos”tur ve kadınlar genellikle daha az şüphecidirler.

~Marie-Louise Von Franz, Rüyalar, Sayfa 89


Yalnız kalan bir kadın genellikle animus’un etkisine girer. Araplar, yalnız yaşayan bir kadın için “Çölde bir cin onu ele geçirdi” derler.

~Marie-Louise Von Franz, Rüyalar, Sayfa 105


Animus, bir kadının bilinçdışındaki eril doğanın kişileşmesidir. Animus genellikle ruhani otoritelere yansıtılarak tanınır; bu şekilde, bir kadının içsel erkeklik imgesi dışa vurum bulur.

~Marie-Louise Von Franz, Rüyalar, Sayfa 193


Orada kurt, karanlık bir dişi tanrıçanın ve karanlık doğanın bir niteliği haline gelir. Modern kadınların rüyalarında kurt, çoğu zaman animus’u veya kadınların animus tarafından ele geçirildiğinde sergileyebileceği o tuhaf, yutucu tutumu temsil eder.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Gölge ve Kötülük, Sayfa 255


Gölgenizi veya animus’unuzu izleseniz bile, sürekli tetikte olmazsanız, bu figürler sizi yorgunluk anında ya da zihinsel seviyenin düşmesi (abaissement du niveau mental) durumunda ele geçirir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Gölge ve Kötülük, Sayfa 321


Genel olarak, dışadönük bir erkeğin içedönük bir anima’sı, içedönük bir kadının ise dışadönük bir animus’u vardır ve bunun tersi de geçerlidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Gölge ve Kötülük, Sayfa 30


Eğer animus’umu bir erkeğe yansıtırsam, sanki psişik enerjimin bir kısmı o erkeğe akıyormuş gibi olur ve aynı zamanda ona çekildiğimi hissederim. Bu, hedefe odaklanmış bir ok gibi işlev görür; oldukça yoğun bir psişik enerjidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Kurtuluş Motiflerinin Psikolojik Anlamı, Sayfa 71


Ne yazık ki, animus’un hâkimiyetinde olmak, kişinin haklı olduğuna kesin bir inanç beslemesine neden olur. Tıpkı Rus kahramanlarının Batı dünyasının yıkıcı bir şey olduğuna kesinlikle inanması gibi, animus sizi ele geçirdiğinde de bunun mutlak gerçek olduğuna inanırsınız.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Kurtuluşun Anlamı, Sayfa 105


Önemli olan, bunu fark etmektir. Kardeşlerimin çoğu gibi ben de animus’un etkisi altındayken bunu fark etmem; onun benim düşüncem değil, animus’un düşüncesi olduğunu göremem.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Kurtuluşun Anlamı, Sayfa 105


Animus’un etkisi altında çok fazla kaldığınızda, bir anda çıkamazsınız, bu yüzden sessiz kalın. Odanıza dönüp şunu söyleyin: “Bu tamamen yanlış, içinde bulunduğum durumda çok şüpheli bir şeyler var, bu yüzden birkaç gün boyunca hiçbir şey söylemeyeceğim.” Ve ardından, bir kez olsun bunu içerde tutmayı başardığınız için Tanrı’ya şükredebilirsiniz.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Kurtuluşun Anlamı, Sayfa 105


Böylece, bir kadın kendini bir erkek karşısında bir şekilde ifade etme gereği duyduğunda, kendisini bir “iki cepheli savaş” ile karşı karşıya bulur—bir yanda erkekle, diğer yanda ise onun planlarını sabote eden kendi animus’u ile mücadele etmek zorunda kalır.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 145


Bu eril ruh, daha önce bahsedilen kadının animus’udur, ancak artık sadece duygu patlaması, dürtü veya hayati bir güç olarak tezahür etmez. Şimdi insanlaşmış, kelimeler ve eylemler aracılığıyla insan seviyesinde kendini ifade edebilir hale gelmiştir.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 148


Prens, kadının içindeki bir animus figürü olarak görülebilir ve bu durumda, bir kadın kendi eril yanını geliştirmeye çalıştığında, kaçınılmaz olarak geçici bir aşamadan geçtiğini gösterir. Bu aşamada, kadın kendi teslimiyetçi doğasının bir telafisi olarak kibirli ve beceriksiz bir şekilde davranabilir. (Tarih, örneğin, Birinci Dünya Savaşı öncesi ilk feministlerin davranışlarında bunu gösterir.)

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 149


Jung, hayatı boyunca yaptığı çalışmalarla, bilinçdışındaki animus ve anima’nın ardında çok daha güçlü bir içeriğin, yani psişenin gerçek “atom çekirdeği”nin saklı olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır. Jung, bunu sıradan ego’dan ayırt etmek için “Benlik” (Self) olarak adlandırmıştır.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 153


Kadınlar, örneğin, kendi animus’larının katı fikirlerini, çok daha yumuşak olan ilahi iç sesle sıklıkla karıştırırlar. Bu yüzden Fransızlar, alaycı bir şekilde şöyle der: “Ce que femme veut, Dieu veut!” (Kadının istediği şey, Tanrı’nın istediğidir!)

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 154


Tüm bunların ötesinde, animus ve anima’nın bilincin gelişimine ve Benlik’in (Self) fark edilmesine hizmet etmek üzere doğa tarafından seçilmiş olduğu görülmektedir. Çünkü karşı cinsten biriyle derin bir psişik ilişki ve etkileşim olmadan, kişi kendi animus’unun veya anima’sının farkına varamaz.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 155


Jung, çalışmalarında hem animus’un hem de anima’nın bir insani partnere yansıtılma eğiliminde olduğunu veya Hristiyan gelenekleri çerçevesinde dogmaya yansıtıldığını belirtmiştir.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 209


Anima ve animus’un dini figürlere yansıtılması birçok yönden oldukça faydalıydı, çünkü bu durum, insanların karşı cinsi aşırı yüceltmelerini ve tanrılaştırmalarını engelliyordu. Bunun sonucunda ise daha doğrudan, gerçekçi kişisel ilişkiler için daha fazla alan açılıyordu.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 220


Günümüzde, anima ve animus’un yansıtılabileceği dini semboller birçok insan için anlamını yitirmiştir. Anima ve animus, erkeklerin ve kadınların bilinçdışına geri çekilmiş ve Jung’un gösterdiği gibi, bu durum insan ilişkilerinde karmaşıklıklara yol açmıştır. Bugün çevremizde gördüğümüz sayısız başarısız evlilik, büyük ölçüde buna bağlanabilir.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 220


Erkekler ve kadınlar kendi anima veya animus’larını daha iyi tanımaya başladıklarında, karşı cinsle daha iyi anlaşırlar ve aynı zamanda bu içsel figürleri kendi içlerinde de özgürleştirirler.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 221


Ancak animus, kadınlarda kendisini erotik bir fantezi ya da ruh hali olarak değil, daha çok “kutsal” inançlar olarak ifade eder.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 279


Animus’a karşı çıkmak genellikle zordur, çünkü animus (veya o), her zaman haklıdır; ancak tek sorun, görüşlerinin gerçek duruma dayanmamasıdır.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 279


Animus, birçok efsanede yalnızca ölüm olarak değil, aynı zamanda bir haydut ve katil olarak da ortaya çıkar; örneğin, tüm eşlerini öldüren Şövalye Mavi Sakal gibi.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 280


Animus, yarı bilinçli, soğuk ve vicdansız düşünceleri bünyesinde barındırır. Pek çok kadın, özellikle duygusal olarak sorumlu oldukları meseleleri ihmal ettiklerinde, bu tür düşüncelere sessiz anlarında kendilerini kaptırır—örneğin, aile mirasının bölünmesiyle ilgili hesaplamalar yaparken ya da başkalarının ölmesini dileyecek kadar ileri giden manipülatif planlar kurarken.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 280


Anima gibi animus da sadece olumsuz özelliklerden ibaret değildir. O da olağanüstü derecede olumlu ve değerli bir yan barındırır; anima gibi, Benlik (Self) deneyimine bir köprü oluşturabilir ve yaratıcı bir işlev görebilir.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 281


Animus, genellikle bu rüyada olduğu gibi, bir grup erkek veya başka bir kolektif imge olarak ortaya çıkar. Bu nedenle, animus’un hâkimiyetindeki kadınların ifadeleri genellikle “insan şöyle yapmalıdır,” “herkes bilir ki,” veya “bu her zaman böyledir…” gibi genelleştirmelerle başlar.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 281


Birçok efsane ve masalda, büyüyle bir hayvana veya canavara dönüştürülmüş bir prensin bir kadın tarafından kurtarıldığı anlatılır. Bu, animus’un bilinçlenmeye doğru gelişiminin sembolik bir temsilidir.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 281


Anima’nın erkeklerde yaptığı gibi, animus da kadınlarda sahiplenme (obsesif) durumları yaratır.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 282


Kadın, acıları aracılığıyla animus’u (çünkü hem şeytan hem de kurtarıcı, aynı içsel gücün iki farklı yönüdür) yavaş yavaş olumlu bir içsel güce dönüştürebilir.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 282


Gerçek hayatta da, bir kadının animus’u bilinç düzeyine çıkarması uzun zaman alır ve bu ona büyük acılara mal olur. Ancak eğer animus’un hâkimiyetinden kurtulmayı başarırsa, animus en yüksek değerde bir “içsel yoldaş”a dönüşür ve ona inisiyatif, cesaret, tarafsızlık ve entelektüel berraklık gibi olumlu eril nitelikler kazandırır.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 282


Animus’un sağladığı gerçeğe dayalı yaratıcı cesaret, bir kadına yeni fikirler dile getirme cüreti verir ve bu fikirler erkeklere yeni girişimler için ilham verebilir. Tarih boyunca kadınlar, genellikle erkeklerden daha önce yaratıcı fikirlerin değerini fark etmişlerdir; çünkü erkekler duygusal açıdan daha muhafazakârdır.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 282


Daha önce belirtildiği gibi, kadınların animus’u cesarete, girişim ruhuna, doğruluğa ve en yüksek formunda ruhsal derinlik ile yoğunluğa yol açabilir. Ancak bu, yalnızca kadın kendi “kutsal” inançlarını sorgulamak için yeterli nesnelliği toplarsa ve rüyalarının rehberlik eden mesajlarını—bu mesajlar onun inançlarına ters düştüğünde bile—kabul etmeyi başarırsa gerçekleşir.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 283


Bu nedenle Jung, gölgenin entegrasyonunun bir çıraklık işi olduğunu, ancak animus ve anima’nın entegrasyonunun bir başyapıt olduğunu söylemiştir.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 319


Orta Çağ’da kadınların olumsuz animus’u şeytan (cadı mahkemeleri), olumlu animus’u ise İsa olarak somutlaştırılmıştır.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 320


Günümüzde, animus ve anima’nın kolektif dini figürlere yansıtılması problemi çok daha az belirgin hale gelmiştir; bu yüzden bu içerikler doğrudan ve yoğun bir şekilde bireyin üzerinde baskı oluşturmaktadır. Bu da evliliklerin kırılganlığını artırmaktadır.

~Marie-Louise Von Franz, Psişenin Arketipsel Boyutları, Sayfa 320


Sakallar, masallarda büyük bir rol oynar. Örneğin, eşlerini öldüren Mavi Sakal’ın hikâyesini bilirsiniz. O, yıkıcı, katil animus’un mükemmel bir imgesidir! Ayrıca, olumsuz animus’un olumlu bir hale dönüşümünü anlatan Kral Alaycı Sakal (King Thrushbeard) masalı da vardır.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 18


Animus’un hâkimiyeti altındayken, kişi kendi varsayımlarına kutsal bir inançla bağlanır. Ancak kişi kendine şu soruyu sormalıdır: “Bu gerçekten benim inancım mı?” Kişi, düşüncelerinin akışını kontrol altına almalıdır.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 19


Kadınlar animus’la savaşarak onu öldüremezler—ancak sakalından yakalayarak onu hareketsiz kılabilir ve kaçabilirler. Mitlerde erkek kahraman canavarı dövüşerek yener, fetheder. Kadın ise bireyselleşme yolunu acı çekerek ve kaçışla takip eder. Bir kadının, insan ilişkileri içine geri dönebilmesi ve ilişkilerini yeniden inşa edebilmesi yeterlidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 20


Bir kadın, şeytani animus tarafından tuzağa düşürülme deneyimini yaşamamışsa, yalnızca bilinçsiz düşüncelere sahiptir. Çünkü bu düşünceleri ona sağlayan şeytani animus’tur.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 21


Böyle bir kadın, içinde yaşama dair hiçbir şey olmadığı için adeta bir vampir haline gelir. Ancak yaşama ihtiyacı vardır ve bu yüzden onu bulduğu yerden almak zorundadır. Olumsuz şeytan-animus, yaşamın içindeki tüm kadınsı unsurları yok eder.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 23


Div (bir tür cin), Tanrı’nın daha karanlık, daha ilkel bir formunu veya imgesini temsil eder. Kız çocuğu ise belirli bir medeniyete aittir. Anima genellikle bir adım geriden gelir, bu nedenle animus da çok ilkel, pagan bir Tanrı olarak tasvir edilir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 31


Animus, duygusal ve fırtınalı tartışmalar yaratır. Oysa anima, ince alaylarla kendini gösteren ruh halleriyle hareket eder. Animus, gücünü kaba kuvvetle sergilemeye eğilimlidir, oysa anima istediğini elde etmek ya da varlığını hissettirmek için daha kurnaz yöntemler kullanır.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 31


Rüyalarda sık sık düzensiz saçlar görülür ve bu animus’un yol açtığı zihinsel karmaşayı simgeler.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 32


Animus, sisli bir atmosfer yaratmayı sever—bireyin yönünü bulmasını zorlaştıran bir ortam oluşturur.


Bir ülke üzerine yayılan bir bulut da cüceler ve devler tarafından oluşturulmuş olarak görülür, çünkü bunlar bilinci bozar.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 32


Animus’un etkisi, herkesi ve her şeyi eleştirmek şeklinde kendini gösterebilir—ve animus’un lanet olası yanı, çoğu zaman tamamen haklı olmasıdır, ancak genellikle belirli durumlarda yanlıştır.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 36


Tartışmayı ve eleştiriyi durdurmanın bir yolu, kadının animus’una şöyle demesidir: “Madem bu kadar fanatik bir şekilde neyin yanlış ve neyin ‘olması gerektiği’ konusunda ısrarcısın, hadi gölgeme bakalım.”

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 36


Eğer bir kadın güçlü bir animus’a sahipse ve kendi gölgesini tanıma konusundaki isteksizliğini aşabilirse, kendisinde olanları erkeklere özgü bir nesnellikle değerlendirebilir ve böylece bilinç kazanır. Kendisi ile fikirleri, kadınsı egosu ile eril animus’u arasındaki farkı ayırt etmeyi öğrenmelidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 36


Jung bir keresinde şöyle demiştir: “Aşkın eksik olduğu yerde, güç devreye girer.” Güçlü bir animus’a sahip bir kadın, kendini korumaya çalıştığı bir prestij kişiliğine sahiptir. Bu, güçtür.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 37


Bir kadın, animus’unun etkisini hayatında sorgulamaya başladığında, animus onun düşüncelerinde boğulur, ancak kadın kendini kurtarmayı başarır.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 38


Kadınlar, animus’un onlara başarısız olduklarını, hayatlarının bittiğini ve artık çok geç olduğunu söylemesiyle işkence görebilirler. Böyle bir durumda yapılması gereken şey şudur: “Tamam, başarısızım; artık bunu tartışmayalım.” Bu, animus’un etkisinden bir adım dışarı çıkmayı sağlar ve böylece kişi enerjisini koruyarak başka bir şeye yönlendirebilir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 39


Her animus hâkimiyeti, gizli bir enflasyondur.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 39


Animus’un sürekli eleştirisinde kullanılan standartları incelerseniz, bunların her zaman kolektif bir gerçek olduğunu, bireysel deneyimi aştığını görürsünüz.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 40


Gerçek bir ruhsal tutum, animus’un olumsuz özelliklerinden yoksunsa, gerçek kadınsı yaşama karşı bir tehdit oluşturmaz.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 40


Kadınlar belirli fikirlere bağlı değildirler (animus’ları bağlı olsa da), bu yüzden kolektif tutumların yenilenmesine katkıda bulunabilirler.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 42


Animus da çoğu zaman böyledir—sabırsız. Kadın, hemen bir karar vermesi, bir durumu kesip atması, bir şekilde harekete geçmesi gerektiğini hisseder. Oysa bunun yerine psişenin, doğal gelişimi doğurmasına izin vermelidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 43


Animus’un yatıştırılması yoluyla kişi, kendi gerçek duygularını bulabilir ve tüm bunların sadece animus’un konuşmaları olduğunu keşfedebilir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 44


Eğer bir animus çatışması yeterince ciddiyse, psişenin en derin, arketipsel katmanlarına dokunuyor gibi görünür—bu katmanlarda ışık tanrısı ile karanlık tanrı arasında sürekli bir mücadele vardır. Bu yüzden, bu çatışmanın içinde kaybolmak yerine onu objektif bir şekilde gözlemlemeye ve fark etmeye çalışmalıyız.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 45


Animus figürü burada bir totem hayvanı olarak, kızın kabilesinin yaşam ilkesi ve refahlarının güvencesi olarak ortaya çıkar.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 58


Bunu anlamak önemlidir; çünkü günümüzde birçok insan, bilinçsizce bir anima veya animus yansıtmasına kapılarak evlenmektedir. Ancak bu durum, çiftin daha sonra ilişki sorunlarıyla başa çıkamamasına yol açar.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 58


Bazen ilişkiler yalnızca anima ve animus’un etkileşimine dayanır ve işin içine gerçek insanlar hiç karışmaz—anima ve animus birbirine çekilir, ancak iki kişi bir araya geldiğinde birbirlerine hiç tahammül edemezler!

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 60


Animus ve anima, her zaman bilinçli hale gelmekten hoşnut olmazlar—çünkü bilinçli hale geldiklerinde güçlerinin bir kısmını kaybederler. Tanrı ve tanrıça olarak kalmayı ve güçlerini ellerinde tutmayı tercih ederler.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 75


Animus’un varlığında, onun yıkıcı gücü içsel bir tartışma şeklini alır ve ona “oyalanacak” bir şey vermek gerekir. Ancak bir erkek, anima’nın olduğu bir yere girerse, bu, onun hayatın içine bir adım attığını gösterir. Çünkü anima yaşamın arketipi iken, animus ölümün arketipidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 77


Anima’nın karanlık yönü, erkeği hayatın belirsizliği ve muğlaklığı içine çekmek istemesidir. Animus’un karanlık tarafı ise, kadını hayattan koparan, onu yaşamdan uzaklaştıran bir şeytan gibi hareket etmesidir.

~Marie-Louise Von Franz, Masallarda Animus ve Anima, Sayfa 77



Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız. 



Büyük Sır Üstadı serisi 4 kitap birarada

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

Bu blog içeriği konusunda her türlü istek ve şikayetinizi aşağıdaki e-postaya yazabilirsiniz.

©2024 Bilinçdışı Yayınları A.Ş.

bottom of page