İnanna’nın Yeraltına İnişi
- Nazlı
- 16 Nis
- 3 dakikada okunur

Joseph Campbell: Sümer mitinde tanrıça İnanna’nın yeraltına inişi
Hero with a Thousand Faces
Kaydedilmiş en eski “dönüşüm kapılarından geçiş” anlatısı, Sümer tanrıçası İnanna’nın yeraltı dünyasına iniş mitidir.
“Yüce yukarı”dan, aklını “yüce aşağı”ya yöneltti.
Tanrıça, “yüce yukarı”dan, aklını “yüce aşağı”ya yöneltti.
İnanna, “yüce yukarı”dan, aklını “yüce aşağı”ya yöneltti.
Efendim, göğü terk etti, yeryüzünü terk etti,
Yeraltı dünyasına indi.
İnanna göğü terk etti, yeryüzünü terk etti,
Yeraltı dünyasına indi,
Beyliği terk etti, hanımlığı terk etti,
Yeraltı dünyasına indi.
Kraliçe giysileri ve mücevherleriyle kendini donattı.
Kuşağına yedi ilahi buyruğu taktı.
Ölüm ve karanlığın hüküm sürdüğü, “geri dönüş olmayan ülke”ye, düşmanı ve kız kardeş tanrıça Ereşkigal’in yönettiği yeraltı dünyasına girmeye hazırdı.
Kız kardeşinin onu öldürmesinden korkarak, İnanna, habercisi Ninşubur’a, eğer üç gün içinde dönmezse, tanrıların meclis salonunda kendisi için yaygara koparmasını söyleyerek cennete gitmesini buyurdu.
İnanna indi.
Lacivert taşından (lapis lazuli) yapılmış mabede yaklaştı ve kapıda kendisini karşılayan
baş kapı bekçisi, kim olduğunu ve neden geldiğini sordu.
“Ben göklerin kraliçesiyim, güneşin doğduğu yerin kraliçesi,” diye yanıtladı.
Kapı bekçisi, “Eğer sen göklerin kraliçesi isen,” dedi, “güneşin doğduğu yerin kraliçesi,
o hâlde lütfen söyle, neden hiç geri dönülmeyen toprağa geldin?
Yolcunun geri dönmediği bu yolda, kalbine ne oldu da seni buraya getirdi?”
İnanna, kız kardeşinin kocası olan efendi Gugalanna’nın cenaze törenine katılmak için geldiğini bildirdi; bunun üzerine Neti, kapı bekçisi, Ereşkigal’e haber vermek üzere beklemesini söyledi.
Neti’ye, göklerin kraliçesine yedi kapıyı açması, ama her kapıdan geçerken
onun giysilerinden bir parça çıkarması emredildi.
Saf İnanna’ya şöyle der:
“Gel, İnanna, gir içeri.”
O ilk kapıdan girerken,
başındaki “ova tacı” olan şugurra alındı.
“Bu da ne, söyle bana?” diye sordu.
“Hiç görülmemiş şekilde, ey İnanna, yeraltı
dünyasının buyrukları yerine getirilmiştir,
Ey İnanna, yeraltı dünyasının ritüellerine sorguyla yaklaşma.”
İkinci kapıdan girerken,
Onun lacivert taşından (lapis lazuli) asası alındı.
“Bu da ne, söyle bana?”
“Hiç görülmemiş şekilde, ey İnanna,
yeraltı dünyasının buyrukları yerine getirilmiştir,
Ey İnanna, yeraltı dünyasının ritüellerine sorguyla yaklaşma.”
Üçüncü kapıdan girerken,
Boynundaki küçük lacivert taşları alındı.
“Bu da ne, söyle bana?”
“Hiç görülmemiş şekilde, ey İnanna,
yeraltı dünyasının buyrukları yerine getirilmiştir,
Ey İnanna, yeraltı dünyasının ritüellerine sorguyla yaklaşma.”
Dördüncü kapıdan girerken,
Göğsündeki parıldayan taşlar alındı.
“Bu da ne, söyle bana?”
“Hiç görülmemiş şekilde, ey İnanna,
yeraltı dünyasının buyrukları yerine getirilmiştir,
Ey İnanna, yeraltı dünyasının ritüellerine sorguyla yaklaşma.”
Beşinci kapıdan girerken,
Elindeki altın yüzüğü alındı.
“Bu da ne, söyle bana?”
“Hiç görülmemiş şekilde, ey İnanna,
yeraltı dünyasının buyrukları yerine getirilmiştir,
Ey İnanna, yeraltı dünyasının ritüellerine sorguyla yaklaşma.”
Altıncı kapıdan girerken,
Göğsündeki göğüslüğü (zırhı) alındı.
“Bu da ne, söyle bana?”
“Hiç görülmemiş şekilde, ey İnanna,
yeraltı dünyasının buyrukları yerine getirilmiştir,
Ey İnanna, yeraltı dünyasının ritüellerine sorguyla yaklaşma.”
Yedinci kapıdan girerken,
Vücudundaki tüm hanımefendilik giysileri alındı.
“Bu da ne, söyle bana?”
“Hiç görülmemiş şekilde, ey İnanna,
yeraltı dünyasının buyrukları yerine getirilmiştir,
Ey İnanna, yeraltı dünyasının ritüellerine sorguyla yaklaşma.”
Çırılçıplak şekilde, o tahta götürüldü. Yere eğilerek selam verdi. Yeraltı dünyasının yedi yargıcı Anunnakiler, Ereşkigal’in tahtı önünde oturuyordu; gözlerini İnanna’ya diktiler—ölümün gözleriyle.
Onların sözü, ruhu eziyete sürükleyen söz,
Hastalığa düşeni cesede çevirdi,
Ceset bir kazığa asıldı.
Aydınlık ve karanlık olarak iki kız kardeş, İnanna ve Ereşkigal, antik simgeleme geleneğine göre iki farklı yönüyle tek tanrıçayı temsil ederler ve bu yüzleşmeleri, zorlu sınav yolunun bütün anlamını özetler.
Kahraman —ister tanrı ya da tanrıça, ister erkek ya da kadın, bir mitin kahramanı ya da bir rüyanın rüya göreni olsun— kendi karşıtını (kendi beklenmedik benliğini) ya yutarak ya da yutularak keşfeder ve özümler.
Dirençler birer birer kırılır.
Kahraman gururunu, erdemini, güzelliğini ve yaşamını bir kenara bırakmalı, katlanılması kesinlikle imkânsız olana eğilmeli ya da teslim olmalıdır.
O zaman fark eder ki kendisi ve karşıtı farklı türlerden değil, aynı bedendedir.
Bu sınav, ilk eşik probleminin derinleşmiş hâlidir ve soru hâlâ havadadır: Ego, kendini öldürebilecek midir?
Çünkü bu çevreleyen Hidra çok başlıdır; bir baş kesilir, yerine iki tane çıkar — tıpkı kesilen kökün yanmasına uygun bir kezzap uygulanmadıkça olduğu gibi.
Denemeler diyarına ilk gidiş, aslında uzun ve gerçekten tehlikeli bir “inisiyasyon” fetihleri ve aydınlanma anları yolunun yalnızca başlangıcını temsil ediyordu.
Ejderhalar şimdi öldürülmeli ve şaşırtıcı engeller aşılmalıdır—yeniden, yeniden ve yeniden.
Bu arada sayısız ön zafer, elde tutulamayan vecd anları ve o muhteşem diyarın anlık görüşleri yaşanacaktır.
—Joseph Campbell, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu (Hero with a Thousand Faces), s. 86-88
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.

Comments